bu
entryi okuyanlar ne düşünüyorlar bilmiyorum ama hemen hemen herkesin küçüklükten öğrendiği bir şey vardır.
adem ve havva cennette yaratıldılar ve orada yasaklanan bir şeyi yaptıkları için
cennetten dünya'ya atıldılar.
haa bu öyle boş bir hurafe de değildir. bütün
hadis kitaplarında,
yahudi inanışında da
hristiyan inanışında da geçen bir ifadedir bu. hatta koskoca
nouman ali khan bile bunu böyle kabul etmiştir ki anlamak mümkün değil. böyle olunca da işin içinden çıkmak zorlaşıyor. yerleşmiş bir genel kabul oluyor genellikle.
hatta
hristiyan misyoner sitelerde bunu ayrıntılı açıklayan hristiyanlar da vardır. onlara göre dünya, insanların sürgün yeridir. irkımız cennetten kovulmuş sürgün edilmiştir. bu sebepten doğan bebekler günahkar doğarlar çünkü hepsinin kanında ilk işlenen günahın adem ve havva'nın günahının bozukluğu vardır.
böyle bir genel algı var. ama sizce de bu işte bir terslik,
rabbin adil sıfatında bir noksanlık yok mu?
adem ile havva'nın yaptığının ceremesini neden bütün insan ırkı çekiyor? adilim adilim diye bağıran bir tanrıya yaraşır bir durum mu bu? adem ve havva olmasaydı biz hep mi cennettekilerden olacaktık?
şimdi
islam literatüründe bu kabule delil olarak sunulan bir kaç ayet var tabi. şeytan ve insan topluluğuna "inin oradan" diye bir emir var orada kullanılan bir fiilden yola çıkarak allah insanları yer yüzüne indirdi demek ki daha önceden cennette idik gibi açıklamalar var. bu konuya detaylı girmek istemiyorum isteyenler kullanılan fiillerin gramer yapısını ve kuranda daha nerelerde kullanıldığını araştırabilir. sunulan delili çürütmek değil aksine delil sunup çürütülmesini beklemekten yanayımdır genellikle. ama bu ayetlerde inin oradan "çıkın oradan" fiili
nuh için gemiden inin olarak da kullanılmış.
(bkz: google)
ama bunlar cennette mi var olduk dünya'da mı soruları için yeterli doneler değiller. şimdi şu
ayeti bir düşünelim.
bakara 2.30 - bir zamanlar rabb´in meleklere: "ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." allah şöyle dedi: "şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."
bu ayete göre allah en başından
halife olarak yeryüzüne atamaktan bahsediyor. sonra melekler de zaten orada olan bir topluluğu görerek onlar hakkında gözlemlerinden bahsediyor.
diyebiliriz ki demek ki cennet falan hikaye zaten en başında plan yeryüzüymüş. hatta yeryüzünde olanları her şeyden önce melekler bile görmüş diyebiliriz.
ama buna şöyle bir cevap da veriyorlar; "allah zaten her şeyi bildiği için kaderi bilebildiği için cennette yaratılanların dünya'ya gönderileceğini de biliyordu. meleklere de bunun bilgisini önceden kısmi olarak vermişti. halef kelimesini de şu yüzden kullandı. yeryüzüne insanlar halef olarak geldi selefleri cinlerdi insanlardan önce cinler yaşıyordu." sünni otoriteler genellikle bu açıklamaları yaparlar.
bana fazla zorlama bir ön kabul gibi gelse de saçmalık ya hu diyemem. ama iş burada bitmiyor ki güzel insanlar. biraz daha devam edelim.
önce islam literatüründe "
cennet" nedir ona bakmak lazım.
cennet; dünya'daki insanların yaptıklarının karşılığı olarak vaad edilen, kurana göre nefsin istediği her şeyin olabileceği, sonsuz ve yasakların olmadığı ebedi "ödül" alemi.
peki bu tanıma göre bu ayetler ne olacak acaba? bana göre
şeytanın insanlar üzerinde ki ilk hilesinin anlatıldığı ayetler;
a'raf 7.19 - “ey adem! sen ve eşin cennette kalın. dilediğiniz yerden yiyin. fakat şu ağaca yaklaşmayın. yoksa zalimlerden olursunuz.”
a'raf 7.20 - derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: “rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedî kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”
ayete göre cennette olan adem ve eşi için yasaklanan bir şey var. yasağın olduğu yerde
imtihan da olur. şeytan onlara ebedi kalacaklardan olmayın diye yasakladı size diye bir vesvese veriyor. demek ki bu adem ve havva ebedi kalmayacaklar bu cennette.
sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" (taha/120)
ve şeytan yine
vesvese veriyor ve sonsuzluk ve yıkılmayacak saltanat vaadinde bulunur adem'e.
şimdi bir düşünelim. cennet olarak vaad edilen mekandan bahsediliyor olsaydı eğer.
cennet de şeytanın ne işi var?
cennette yasak olmaz, günah olmaz.
cennette sonlu bir hayat olmaz, ebedidir.
cennette imtihan olmaz.
adil olan allah imtihansız cennet ödülü vermez, verirse geri almaz.
adil olan allah 2 insanın yaptığı hatanın bedelini tüm insan ırkına ödetmez.
cennette saltanat hırsı gibi adi duygular olmaz.
bunlar dünyalık hayata uygundur. bunlar imtihan olan ve dünya'da olan bir insan için yapılan anlatılardır.
şimdi buraya kadar okuyup kuranın tutarsız ve çelişkili olduğunu pek tabii düşünebiliriz. hatta bu nedenle kurana olan inancımız kırılıp dinden çıkabilir, dinsiz olabiliriz.
(kuran okuyup, beğenmeyip direkt ateist olan felsefe yoksunu ergenler bir beri gelsin hele onlarla işim yok benim. jsjs)
peki bu kuranda neden cennet kelimesi geçer ki acaba? biraz da onu düşünelim. kuran'ın bir yapı metot bütünlüğü vardır.
kelimelerin anlamları
arapça ile sınırlı değildir. islam literatürüne kazandırılmış, yeni anlamlar yüklenmiş onlarca kelime vardır kuranda onlara girmek istemiyorum ama kuranda anlam karşılığı hiç öyle olmayan şeylere yeni anlamların yüklendiği sıklıkla görülen bir şeydir. kelimenin arapça karşılığı bellidir, kuran ona yeni bir anlam yükleyip açıklamasını yapar, bazen onu bile yapmaz mutlak müteşabih kalır.
şimdi kuranın arapça değil de
türkçe indirildiğini düşünelim. insanlara imtihan sonrası dünya için vaad edilen mekan için nasıl bir isim kullanırdı rab?
uçmağa gideceksiniz demezdi sanırım. :)
vaad edilen mekan için ödül ismine bir anlam yüklediğini düşünelim. öldüğünüzde sonsuz olacak bir "
ödül"e gideceksiniz diye bir cümle kullanmış olsa idi. bu kitapta geçen her ödül kelimesi için vaad edilen mekan anlamını mı çıkaracaktık? tabii ki anlam bütünlüğü ve bağlamına bakacaktık.
ödül kelimesinin birinci anlamında kullanılan kelimelere vaad edilen mekan anlamı yüklemek olmazdı.
yukarıda cennet kelimesinin bağlamına bakarak adem'in oluştuğu cennetin bağlamından ödül olan mekan olmadığını anlamış olduk zaten. peki nedir bu cennet. arapçada bahçe anlamındadır.
"üstü yeşil çimenlerle kapatılmış bahçe" anlamı vardır. ve bu öyle ayet bükme kelimenin 45. anlamına bakmak değildir.
arapçada cennet'in 1. ve temel anlamı bahçe demektir. kuranda da kullanılmıştır.
daha vaad edilen mekandan bahsedilmeden önce inen 2. surede geçen bir ayet;
kalem 68.17 - şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. hani o “bahçe” sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.
bak bu da arapça okunuşu;
kalem 68.17 - innâ belevnâhum ke mâ belevnâ ashâbel “cenneh(cenneti)”, iz aksemûle yasri munnehâ musbihîn(musbihîne).
cennet kelimesi sadece bize vaad edilen ebedi ödül mekanı olarak geçmez kuranda, o anlamı da vardır ancak arapça anlamı
bahçe demektir.
vaad edilen mekanda sonluluk olmaz, yasak olmaz, şeytan olmaz, imtihan olmaz.
ama dünya'da lütfedilen bir bahçede imtihan için gönderilmiş olanlar için hepsi olur bunların.
sonuç olarak
hz. adem, dünya'da yaratılmıştır.
"buradan hz. adem ve çocuklarının bahçe sahibi yani yerleşik hayata geçen, tarım yapan insanlar olduğunu da anlayabiliriz. bir medeniyet inşaasının başlangıcıdır bu."
evrimsel süreçte medeniyet kurabilen insan ırkının diğer canlılardan ayrılan en büyük özelliği ve aslında bütün bunlara sebep olan özelliği kendinde bulunan
konuşma genidir. konuşabilmek etkileşimi ve medeniyet kurmayı tetikleyen en büyük unsurdur. bakara 31'de ademe ruh üflenince(ilahi bilgi) adem için allah ne yapmış bakalım.
"ve âdem'e isimlerin tümünü öğretti. sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz." (bakara/31)"
"adem'i ayıran öğreti isimleri öğrenmiş olmasıydı. yani "konuşabilmesiydi." bir medeniyetin inşasına yapılan ilahi müdahale tam olarak budur."
en yakın kuzenlerimiz
şempanzeler birikimli
sistematik bir
medeniyet inşaa edemez iken insan ırkı önceki öğretilerini biriktirip ilerleyen bir medeniyet kuruyorsa bunun ilk sebebi konuşma genidir. bakara 31?
bu saatte
devriksekiz ders çalışmaktan nasıl kaytarır? aha ancak entry girerek bunu başarır.
dua edin artık bana.
selamlar...